Hüznümü yaşamak için kendime izin vermek istiyorum artık ama
dağılmaktan korkuyorum. Gözlerim
yanıyor, doluyor, burnumu çekiyorum, sonra toparlanıyorum bir şekilde. Kendi
kendimi telkin ediyorum, düşüncelerimi uçuruyorum başla konulara. Ama bir süre
sonra yine düşüyor üstüme ayrılığın gölgesi.
Eksik bir şey mi var hayatımda,
Gözlerim neden sık sık dalıyor…
Eksik bir şey yok belki ama olacak, hem de öyle kocaman bir
eksiklik ki artık bu düşünceyi bastırmak, üstünü örtmek, görmezden gelmek de işe
yaramıyor. Öyle bir eksiklik ki, artık gözle
görülüp, elle tutulacak kadar yakın. Her an gözlerimizi yakacak, burnumuzu
sızlatacak kadar hissedilebilir. Konuşmaktan kaçınılacak kadar korkutucu…
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor…
Uzun süredir ” şimdi
bunları düşünme” diye kendi kendine verilen telkinler artık hükümsüz, o rahatsız
edici düşünceler artık kapıda, uzaklaştıramayacak kadar yakında. Kapıyı
kapatmak da çare değil, sesleri içeri kadar geliyor. O seslerin yarattığı sıkıntı ciğerlere
doluyor, öyle doluyor ki nefese yer kalmıyor, derin derin nefes alma ihtiyacı
yaratıyor şimdi…
Öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam
Atsan atılmaz, satsan satamam…
Anlatmak zor, belki de çok çok zor bu hisleri. Anlatmaya da gerek
yok aslında, herkes ayrı ayrı içinde yaşıyor aynı şeyleri. O rahatsız edici
düşünceler kapıyı zorluyor artık, hatta bazılarımız için içeride. Gülerken birden
akla gelen içini kavurup atan o sızı, etrafındaki yüzlere uzun uzun bakmak isterken,
dolmuş gözlerle karşılaşmaktan duyulan korku…
Eksik bir şey mi var anlayamam,
Bak çayım sigaram her şeyim tamam…
Her şeyimiz olacak yine; çay, sigara, arkadaş, çevre. Yine birileri olacak etrafta, onlar da sevilecek, onlarla da
bir şeyler paylaşılacak ama aynı olacak mı? Bu yakınlığı tekrar yakalamak, bu
kadar büyük yürekli insanı bir arada bulmak nasip olur mu bir daha? Hadi bulduk
diyelim, onlar aynı kişiler olmayacak, o büyük yürekler o üniversitenin
bahçesinde kalmış olacak…
Kalksam duraktan
dolmuş gibi
Arka koltukta unutulmuş gibi…
Birçoğumuz yine burada aslında, ama birçoğumuz işte. Ya eksikler… Onları uğurladığımızı düşünmek
ise en çok acıtan kısım. Eşyaların toplanışı, bavulların hazırlanışı ve Ankara’dan
giden bir otobüs. İçimizden birini söküp götüren götüren o otobüs. Uğurlayan olmak daha zor, sevdiğin
birini o otobüse koymak, otobüsün gidişini izlemek zor, hele de gelmemecesine
uğurlamak, işte bu çok zor, düşüncesi bile içimizi yakarken, onu yaşamak çok
çok zor.
Terliklerimle gelsem sana
Sonunda aşkı bulmuş gibi…
Her derdinde; aşkında, hüznünde, mutluluğunda koşa koşa
yanına gidebileceğin birilerinin olması çok güzel. Sabah uyanıp, gittiğin yerde
onları bulmak güzel, nasıl gidersen git, kabul edileceğini, bağra basılacağını
bilmek güzel. Bu güzelliği kaybedeceğini bilmekse yine zor...