9 Haziran 2012 Cumartesi

Eksik bir şey mi var?



Hüznümü yaşamak için kendime izin vermek istiyorum artık ama dağılmaktan korkuyorum.  Gözlerim yanıyor, doluyor, burnumu çekiyorum, sonra toparlanıyorum bir şekilde. Kendi kendimi telkin ediyorum, düşüncelerimi uçuruyorum başla konulara. Ama bir süre sonra yine düşüyor üstüme ayrılığın gölgesi.

Eksik bir şey mi var hayatımda,
Gözlerim neden sık sık dalıyor…

Eksik bir şey yok belki ama olacak, hem de öyle kocaman bir eksiklik ki artık bu düşünceyi bastırmak, üstünü örtmek, görmezden gelmek de işe yaramıyor.  Öyle bir eksiklik ki, artık gözle görülüp, elle tutulacak kadar yakın. Her an gözlerimizi yakacak, burnumuzu sızlatacak kadar hissedilebilir. Konuşmaktan kaçınılacak kadar korkutucu…

Eksik bir şey mi var hayatımda
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor…

Uzun süredir  ” şimdi bunları düşünme” diye kendi kendine verilen telkinler artık hükümsüz, o rahatsız edici düşünceler artık kapıda, uzaklaştıramayacak kadar yakında. Kapıyı kapatmak da çare değil, sesleri içeri kadar geliyor.  O seslerin yarattığı sıkıntı ciğerlere doluyor, öyle doluyor ki nefese yer kalmıyor, derin derin nefes alma ihtiyacı yaratıyor şimdi…

Öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam
Atsan atılmaz, satsan satamam…

Anlatmak zor, belki de çok çok zor bu hisleri. Anlatmaya da gerek yok aslında, herkes ayrı ayrı içinde yaşıyor aynı şeyleri. O rahatsız edici düşünceler kapıyı zorluyor artık, hatta bazılarımız için içeride. Gülerken birden akla gelen içini kavurup atan o sızı, etrafındaki yüzlere uzun uzun bakmak isterken, dolmuş gözlerle karşılaşmaktan duyulan korku…

Eksik bir şey mi var anlayamam,
Bak çayım sigaram her şeyim tamam…

Her şeyimiz olacak yine; çay, sigara, arkadaş, çevre. Yine birileri olacak etrafta, onlar da sevilecek, onlarla da bir şeyler paylaşılacak ama aynı olacak mı? Bu yakınlığı tekrar yakalamak, bu kadar büyük yürekli insanı bir arada bulmak nasip olur mu bir daha? Hadi bulduk diyelim, onlar aynı kişiler olmayacak, o büyük yürekler o üniversitenin bahçesinde kalmış olacak…

Kalksam duraktan dolmuş gibi
Arka koltukta unutulmuş gibi…

Birçoğumuz yine burada aslında, ama birçoğumuz işte.  Ya eksikler… Onları uğurladığımızı düşünmek ise en çok acıtan kısım. Eşyaların toplanışı, bavulların hazırlanışı ve Ankara’dan giden bir otobüs. İçimizden birini söküp götüren götüren o otobüs. Uğurlayan olmak daha zor, sevdiğin birini o otobüse koymak, otobüsün gidişini izlemek zor, hele de gelmemecesine uğurlamak, işte bu çok zor, düşüncesi bile içimizi yakarken, onu yaşamak çok çok zor.

Terliklerimle gelsem sana
Sonunda aşkı bulmuş gibi…

Her derdinde; aşkında, hüznünde, mutluluğunda koşa koşa yanına gidebileceğin birilerinin olması çok güzel. Sabah uyanıp, gittiğin yerde onları bulmak güzel, nasıl gidersen git, kabul edileceğini, bağra basılacağını bilmek güzel. Bu güzelliği kaybedeceğini bilmekse yine zor...