21 Eylül 2012 Cuma

Yeni mezun ergen...

 Hep böyle başlar benim yazılarım; 'nereden başlayacağımı bilemiyorum...' ve hep kalbimdekilerle, düşüncelerimde yer edenleri bir araya getirme çabasındayken; birden kelimelerin büyülü dünyasında buluveririm kendimi. Sonrasında ise yarım kalmış bir hikayeden öte gidemez sözcük tasarımlarım. Dağılır giderim, 1000 parçalı yapboz gibi...
 Bu yüzden tamamlanmamış öykülerim, melodisi yarım kalmış şiirlerim çıkar karşıma köşe başlarında ve bazen kendimden kaçarcasına kulaklarımı, dilimi, duygularımı ve düşüncelerimi, yemeğe çağırılan bir çocuk gibi, donduruveririm. İşte bu yüzden epeydir kaçıyorum kağıtlardan, kalemler ve tabii kendimden...
 Okul bittiğinden beridir öyle dağınığım ki! Kaprislerimle, mutsuzluğumla, sorumsuzluğumla etrafımdaki bir çok insanı sinir ettim ve bunu yapmanın hakkım olduğuna o denli inandım. Bu yaptığımın 'İD'lik olduğunu defalarca haykırdı süper egom ve bana sesini duyuramasa da bu yaptığımın 'İT'lik olduğunu biliyordu egom. Bir çok ergenden daha çok ergendim epey zamandır, trip(!)lerim ve isyanlarımla... Bu yüzden kendimi 'yeni mezun ergen' olarak tanımlıyorum artık.
 Kimselerin, özellikle de arkadaşlarımın tahmin edemeyeceği bir kaybetmişlik hissi var içimde. Ailemin neler hissetiğimi anladığından eminim; dillendirilmese de kaybedilenin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Neyi kaybettiğimi, neden yenik hissettiğimi tanımlamayacağım; çünkü mantıksal bir çerçeveye oturmayan bir konuda bana terapistim gibi yaklaşamayacaksınız (bknz: koşulsuz kabul), yaklaşmayın da zaten. O yüzden sizinle paylaşmayışım duygularımı ve o yüzden kaçışım.
 Her yeni mezun bu denli yaşar mı boşluk hissini bilemiyorum; ama ben yaşıyorum. Asıl önemli olansa bu boşluk hissinin yarattığı panikle, kendimi; istemediğim bir iş hayatının içinde buluverme korkusu... Ne kadar karmaşık öyle değil mi? Yine de neyin farkındayım biliyor musunuz? Konuşmak, dertleşmek ve etrafındaki insanları, görüşleri ne olursa olsun, dinlemek gerekli imiş. Size empoze edilmeye çalışılan düşünce, sizin görüşlerinize tamamen ters olsa bile; çalışmayı bırakmış beyninizi, düşünmeye sevk ettiği ve asıl ne istediğinizi bulmanıza yardım ettiği için hayati bir değer taşımakta.
 Şu günlerde epeyce toparlandığımı söylememde yarar var sanırım, hayatım; kariyerim ve geleceğim üzerine DAHA olumlu düşüncelere sahip sayılırım. Zamanın ve 'KENDİM'in bana iyi geleceğine inanıyorum. Eee ne demiştik 'inanırsak olur baencaee!'
 Tabii tüm bu yeni mezun, işsiz vs durumlarının dışında bir de hayatı sorgulama, zamanın akıp gidişi, günden güne daha çok beyazlaşan saçlar üzerine de ayrı bir geyik çıkar; ama emin olun o yazıyı daha yazmadan kendimden tiksindim!  Siz en iyisi 'açma, işte hiç açma o konuyu! (bknz: Yaviz, Leyla ile Mecnun, 64.Bölüm)' :)))
CavCavlar'a sevgilerimle...